Afrin Tek Başına Çözüm Değil

Eski Bordo Bereli, güvenlik ve strateji uzmanı Mete Yarar Afrin’de devam eden Zeytin Dalı harekatı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Uzun yıllar Doğu, Güneydoğu ve sınır ötesi operasyonlarda görev yapmış olan Güvenlik ve strateji uzmanı Mete Yarar 20 Ocak’ta başlayan Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili Star.com.tr’den Mehmet Bayar’a açıklamalarda bulundu. Mete Yarar, Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı’yla beraber bölgede en fazla teröristi Türkiye’nin öldürdüğünü ve ABD’nin terör örgütüne verdiği desteğe ilişkin: “Türkiye bölgesel bir güçtür bunun ötesinde hem İslam toplumunda hem de Ortadoğu üzerinde ağırlığı olan bir ülkedir. O yüzden de hem geçmiş devlet tecrübesi hem de bu kazanımlarıyla beraber ne kadar silah verirseniz verin Türkiye bu silahları toplamasını bilir.” ifadelerini kullandı.

Zeytin Dalı Harekatı’yla verilmek istenen mesaj nedir?

Zeytin Dalı Harekatı’nın 2 tane mesajı var. Türkiye, sınırında terör koridoruna asla kabul etmeyeceğini dünyadaki tüm muhataplara net olarak söylüyor. Bunun içinde Türkiye’nin sınır güvenliğine değil sınır ötesi güvenliğine de etki edecek yani kendisine saldırı nereden gelecek olursa olsun orada bulup müdahale edecek. ABD, Rusya ve Fransa’nın yaptığı gibi yerinde terörle mücadele kavramını hayata geçirdi. İkincisi belki de Türkiye’nin üzerinde durduğu insani krizlerin büyümesini engelleme amacı, yurdundan göç etmiş yaklaşık 3,5 milyon insan şu an Türkiye’de. Bu Afrin operasyonu ve arkasından başlayacak olan Münbiç’le beraber yaklaşık 500 bin ve devamında 1 milyona yakın insanın topraklarına geri dönmeleri isteniyor. İnsani kaygılarla yapılan bir operasyon olduğunu söyleyebiliriz.

EN FAZLA TERÖRİSTİ TÜRKİYE ÖLDÜRDÜ

Rusya 2015 yılında Suriye krizine dâhil oldu. Rusya’nın devreye girmesinden bu yana Suriye’de neler değişti?

Türkiye, Fırat Kalkanı Harekatı’yla başlattığı süreçte net olarak bütün muhataplarına şunu söyledi: Benim DEAŞ, PKK, PYD gibi birbirleriyle örtüşen eş zamanlı irtibat halinde olan örgütlerle yerinde müdahale stratejisinde kendime yeterli bir gücüm var bu gücü artık sahada kullanacağım. Herkes DEAŞ koalisyonu içinde ve DEAŞ için geldi. Fırat Kalkanı Harekâtı sonuçta bir DEAŞ mücadelesiydi. Bu güne kadar en fazla öldürülen terörist Türkiye’nin yaptığı Fırat Kalkanı Harekatı’yla gerçekleşti. Bugün yine operasyonun detayına baktığınızda aynı şeyleri görürsünüz. Rusya şunu net olarak gördü Türkiye’siz Suriye ve İran’ın içinde olmadığı çözüm normale dönmeyecek. Türkiye sahada yer alınca kimsenin sahaya girmek istemediği bölgede Türkiye sandalyesini çekip masaya oturdu. O andan itibaren Suriye’de tüm dengeler değişti. Türkiye sahada ve başarılı bir şekilde yer alıyor. Söylediklerinizi icra edecek bir güce sahipsiniz çünkü. Bu büyük güç bizi masada tutuyor. Afrin harekâtı bunun bir ötesi, artık işi koridor anlamında devam ettirince terörü bölgeden sürükleyene kadar yapılacağını net şekilde gösteriyor. Burada belirleyici faktör ülkelerin kendileri, yani Türkiye kendi kaderini kendi çiziyor.

TÜRKİYE İSTİKRARLI ŞEKİLDE İLERLİYOR

İran, Rusya ve Esed rejiminin Zeytin Dalı’na yönelik tavrı nasıl?

Herkesin dengeleri farklı. Fırat’ın doğusundaki strateji farklı batıda olan farklı. Bazen de terör örgütleri için de farklı farklı stratejiler belirleniyor. Burada önemli olan Türkiye’nin bölgede nasıl irade kullandığı ve bu kullandığı iradeyi nasıl istikrarlı bir şekilde koruduğudur.

SURİYE REJİMİNE NET MESAJ VERİLDİ

Esed’in  Afrin’e girmesi Zeytin Dalı Harekatı’nı sekteye uğratır mı?

Esed’in Afrin’e girecek bir askeri yapılanması veya askeri gücü yok. Bu konuda en doğru açıklamayı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptı: “Eğer Esed PYD/PKK’ya karşı Afrin’e geliyorsa sorun yok ama PYD/PKK’ya destek veriyorsa Türk Silahlı Kuvvetleri bunun karşısında durur.” Esed’in Afrin’e doğru hareket etmesi Zeytin Dalı’nı etkilemez. Fırat Kalkanı Harekatı’nda da Esed’e destek veren milislerle karşılaştık. Fırat Kalkanı Harekatı’nda iki defa da sıcak temas yaşandı. Zeytin Dalı’nda da Esed’e destek veren milislerle de sıcak temas yaşandı. İlkinde uyarı ateşi açıldı ikincisinde ise fiili anlamda müdahalede bulundu. Fırat Kalkanı Harekatı’nın bir benzeri hemen hemen Zeytin Dalı’nda da yaşandı. Türkiye’de kararlı bir şekilde nasıl müdahale edeceğini net şekilde gösterdi.

UÇAĞIN DÜŞÜRÜLMESİ SURİYE’Yİ KARIŞTIRDI

İsrail uçağının düşürülmesi Suriye’de hangi dengelerin değişmesine sebep olur?

Uçağın düşürülmesi Suriye denklemini karıştırdı. Rusya-İsrail ilişkileri Suriye-İsrail arasındaki gerginlik başka bir boyut kazandı. Suriye-İsrail arasındaki gerginliğin artması Hizbullah İran bloğunda da gerginliği arttırdı. Başka bir güçlü faktör daha net olarak sahanın içine girmeye çalıştı. İsrail, Şam’ın oradan başlayan ülkesinin doğu kısmı olan Golan tepelerinde güvenlik koridoru oluşturmaya çalışıyor. Şu an orada işgal edilmiş topraklar var. Çünkü bu topraklar Suriye sınırları içerisinde. Bu denklem Suriye ve İran’ın başını ciddi anlamda karıştırır. Bu durumun Türkiye’yi etkileyecek bir durumu yok.

AFRİN TEK BAŞINA ÇÖZÜM DEĞİL

Afrin’den sonra Fırat’ın doğusundan Türkiye’ye gelebilecek tehditlere karşı ne yaparız?

Fırat’ın doğusunda teröristlerle de sıcak temas yaşandı. Sınırdan geçmeye çalışan teröristler etkisiz hale getirildi. Türkiye’ye roket atmaya çalışan bir terörist öldürüldü. Türkiye; Afrin, Münbiç ve Fırat’ın doğusunda olan teröristleri ayrı tutmuyor genel olarak bakıyor, bu sorunu çözmeye çalışıyor. Afrin’i tek başına aldığınız zaman Türkiye’nin güvenlik kaygılarını çözmez. Olaya bir bütün olarak bakmak lazım.

TÜRKİYE EN GÜÇLÜ DÖNEMİNİ YAŞIYOR

Zeytin Dalı Harekatı nasıl bir hukuki meşruiyete sahip?

Bunun açıklamasını Birleşmiş Milletlerle ilgili Dışişleri Bakanlığı 2 önemli tezle yaptı. Biz bölgede PYD/PKK ile beraber DEAŞ’la da mücadele ediyoruz. BM’de Türkiye’nin meşru müdahale hakkı olan ilgili maddeler uluslararası hukukun imkan verdiği bütün maddeler teker teker sıralandı. Dikkat ederseniz bu konuda BM’de bulunan ülkeler Türkiye’nin tezine karşı bir tez sunmadılar. Diğer ülkelerde bu tezlerle terörle mücadele ediyorlar. O teze karşı çıkmaları demek kendi meşruiyetini ortadan kaldırmak demek. ABD 10 bin kilometreden gelip Suriye’de terörle mücadele edecek. Türkiye kendi sınırından 40 kilometre ilerdeki terör hedeflerine müdahale etmeyecek. Bu uluslararası hukukun kendi içinde ki kopukluğunu yaratır. Türkiye şu an en güçlü dönemini yaşıyor. Hem DEAŞ’la mücadele anlamında BM’nin çıkarmış olduğu ilgili maddeler hem geçmişten bu yana olan meşru müdafaa hakkı olan hukuk sistemi. Türkiye şu an hukuksal anlamda bir sıkıntı yaşamıyor.

TÜRKİYE DOĞRU ADIMLAR ATIYOR

PYD/PKK’nın bölgede terör koridoru kurmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

PYD, KCK’nın alt yapısı içerisinde terör örgütünün kurmuş olduğu bir yapı yani PYD’yle PKK’nın organik bağını zaten KCK yapılanması kendisi söylüyor. Şöyle bir yapı yok ki birileri PYD’ye bir şeyler kurmuş ama kimse bunun ne olduğunu bilmiyor değil. KCK’nın kuruluş maddelerine baktığımızda PYD’nin nasıl kurulduğunu söylüyorlar. PKK Türkiye içinde nasıl bir tehditse PYD de Türkiye için aynı tehdidi taşıyor. Türkiye Kürt kordonuna karşı değil terör kordonuna karşı. Türkiye bunu hep söylüyor “Biz terör kordonuna karşıyız” kendi içerisinde ki tutarlığı burada başlıyor. Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı içerisinde ÖSO’nun içerisinde Kürt unsurları da var. Türkiye Astana sürecinde Kürt gruplarının katılmasına karşı çıkmadı PYD’nin karışmasına itiraz etti. Bu net olarak doğru bir adım. Türkiye’de bölgede etnik veya mezhepsel bir ayrım yapmıyor. Türkiye başından beri Suriye’nin bütünlüğü anlamında bir karar vermiş durumda. Türkiye şöyle bir talepte bulunmuyor ki şu bölgede bir konfederasyon olsun diğer bölgede bir konfederasyon olsun demiyor ki.

İsrail Irak’ta Barzani’ye verdiği destekle ne hedeflemişti?

Herkes kendisine sağladığı güçle o konjonktürün amacında hedefler belirler. Konjonktür bir devlet kurmayı düşündürebilir. Bunun manipülasyonu da yapılabilir. Türkiye bunu o dönemde Barzani’ye net bir şekilde söylemişti: Birilerinin oyunu haline geliyorsun ve bu oyunun bedelini ağır şekilde ödeyeceksin. Ve bu durumda Türkiye’nin dediği çıktı. Bugün itibariyle baktığımızda Barzani’nin bıraktığı yönetim borç batağına girdi. O zaman şunu söyleyelim İsrail gerçekten Barzani’yi destekledi mi? Yoksa Barzani’yi devirmek mi istedi? Sorun burada başlıyor. Türkiye Barzani ilişkilerinin iyi olduğu dönemde Barzani Türkiye’nin uyarılarını dinlemedi; ABD ve İsrail endeksli bir politikaya girdi. Ve bugün siyasetten dışlanma durumuna geldi. İsrail o zaman destekledi mi yoksa görevden indirmek için birtakım ayak oyunları mı yaptı. İsrail bölgede Barzani’yi destekler gibi yapıp bir yönetim değişikliğinin alt yapısını oluşturdu.

ABD’NİN VERDİĞİ SİLAHLARI TÜRKİYE TOPLAMASINI İYİ BİLİR

ABD – PYD/PKK ilişkisini nasıl okuyorsunuz? Türkiye’ye karşı sınır tehdidi oluşturan PYD/PKK’ya 550 milyon dolar bütçe ayırması neyi ifade ediyor?

Bu yalnızca 550 milyon dolarlık bütçe değil. Pentagon’un bütçeye koymak zorunda olduğu rakamdan bahsediyoruz. Örtülü operasyonlar için ayırdığı bütçe burada yazmıyor. Oradaki rakam buradan daha fazla. 550 milyon doların üzerinde bir rakamdan bahsediyoruz. Daha önceki rakamlara baktığımızda uluslararası araştırma örgütlerinin verilerine göre yaklaşık 1,5 milyar doların üzerinde olduğu söyleniyor. Şunu net olarak gördük. Şişirilmiş örgütleri ne kadar desteklerseniz destekleyin bir şey olmadığını gördük. Hem Fırat Kalkanı Harekatı’nda gördük hem de Zeytin Dalı Harekatı’nda görüyoruz. Türkiye gibi bir ülkenin terörle terbiye edilmesi mümkün değildir. Türkiye dış politikada açılım yapmaya çalıştığı her an ya FETÖ ya DEAŞ üzerinden veya da PKK üzerinden terbiye edilmeye çalışıldı onların sıfatıyla söylüyorum. Türkiye bölgesel bir güçtür bunun ötesinde hem İslam toplumunda hem de Ortadoğu üzerinde ağırlığı olan bir ülkedir. O yüzden de hem geçmiş devlet tecrübesi hem de bu kazanımlarıyla beraber ne kadar silah verirseniz verin Türkiye bu silahları toplamasını bilir. Türkiye’nin derdi ne kadarlık silah verildiği değil. Bu silahların müttefik diye söylenen bir ülke tarafından verilmesidir.

DEYRİZOR YENİ KERKÜK OLMA YOLUNDA İLERLİYOR

ABD Deyrizor’da neyi amaçladı?

ABD’nin Deyrizor’da amaçlarından bir tanesi ise bölgede daha önceden açıklanmamış bazı doğalgaz yatakları var. Dikkat ederseniz Deyrizor bölgesine girmeye çalışan Rus güçlerine, rejim güçlerine ve İran milislerine çok şiddetli hava saldırıları yapıyor ve o bölgelere kimsenin girmesine izin vermiyor. Başka bir yerde bunu yapmıyor. Deyrizor’da PYD/PKK’yı bozacak bir durum yok. Bir tek şey var orada petrol ve doğalgaz. O zaman şunu söyleyebiliriz Deyrizor bölgesi önümüzdeki yıllarda bölgenin yeni Kerkük’ü olma yolunda ilerliyor.

ÖSO VATANI İÇİN SAVAŞAN DÜZGÜN İNSANLARDIR

Zeytin Dalı Harekatı’nda Afrin’de beraber hareket ettiğimiz Özgür Suriye Ordusu askeri beceri bakımından ne durumda?

Özgür Suriye Ordusu kendisini çok geliştirdi. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda edinilen tecrübeler ÖSO’nun özellikle milli unsur diyebileceğimiz Türkiye’ye yakın grupların artması anlamında önemli rol oynadı. Bu grubun sayısı yaklaşık 17 bine yükseldi ve her ay ciddi anlamda artıyor. Bu rakam önümüzdeki aylarda 25 bini bulabilir. Birinci ÖSO sayı anlamında arttı ikincisinde ise özgüven anlamında artış oldu. Fırat Kalkanı Harekâtı öncesinde kendileriyle hiçbir şey yapılamaz denilen ÖSO’nun vatanı için savaşan ne kadar düzgün insanlar olduğunu gördük. Hem DEAŞ’ı hem de PYD/PKK’lı teröristleri bölgeden çıkarmayı başardı. Bu özgüvenle Afrin’e geldiler. Eski bir asker olarak bunu görüyorum silah tutuşlarından ilerleyiş tekniklerine kadar emir komutaya uyuşları olsun geçmişle bugün arasında büyük uçurum olduğu ortadadır.

KISA ZAMANDA ÇOK ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK

Zeytin Dalı Harekatı’nın Fırat Kalkanı Harekatı ile kıyaslandığında ne gibi farkları var?

15 Temmuz’un hemen ardından bir kuşatmayı yarma harekatıdır. O zamanın kısıtlı şartlarıyla yapılmıştı. Bugün arasından neredeyse 2 seneye yakın zaman geçti. Bu 2 senenin ardından bu tablo net olarak karşımıza çıktı. Türkiye teknolojik olarak çok kısa bir sürede önemli adımlar kat etti. Ordusunu tekrar revize etti. Profesyonel asker sayısını attırdı. Jandarma ve Polis Özel Harekat sayısında önemli artışlar oldu. Fırat Kalkanı Harekatı’nda edinilen bütün tecrübeyi savunma sanayisine aktardı. İki harekat arasında benzeşmeyen üç durum var; ne arazi yapısı benziyor ne zaman ne de kullanılan silahlar. Bugün Afrin bölgesinde kullanılan güç ve daha sonra kullanılacak güçler Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

You may also like...